yaşadığı hayattan keyif almayan ve içinde trajik hikayeler saklayan kimsenin, başkaları ile diyalog kurmaya mecali yoktur. bu sessizliği sağlayabildiği için film hayatın içinden ve gerçekçidir. filmdeki karakterler yanımızdan geçen sıradan bir insan, bazen bir tanıdığımız, bazen de bizleriz. trajik hikayeler biriktiririz sonra takıp maskemizi, sessizce ve kimsesizce yolumuza devam ederiz; ne kadar edilirse, o kadar. hepsi bir yana filmin sinematografisi muhteşem, izletmekten ziyade bütünüyle yaşatıyor o atmosferi.
çarpıcı bir final beklemek, hatta final beklemek doğru değil. filmin senaristi ve yönetmeni olan
pelin esmer'in derdi de bu değil çünkü. bunun gibi filmlerde hayatın akışı işlenir aslında yada akıştan bir kesit demeliyiz belki de, tabi bu akışın içerisindeyken göremediklerimizi de yine bu filmler karşımıza çıkarır; final yapmaz çünkü hayattaki tek final ölümdür, karakterleri öldürmek yerine izleyiciyi düşünmeye sevk eder.
müthiş film, izlemek için geç kalmışım.